Muhafazakâr ve liberallerin koalisyonu tıkır tıkır işlemeye başladı. İsimlerine bakınca imkansız bir koalisyon gibi görünse de kötü ve çirkin olarak aynı sahneye yakıştıkları kesin. Tek problem bu üçlünün ‘iyi’ olanı ortada yok ve ortaya çıkacağına dair bir ipucu da yok. LibDem Nick Clegg, Cameron’ın yanında Mr Burns’ün Smitters’ı gibi duruyor. Bir sonraki seçimde ancak sembolik sayıda milletvekili çıkarabilirler diye düşünüyorum. Özellikle de geçen hafta açıklanan yeni bütçenin etkileri hissedilmeye başlayınca.
Bu iyi, kötü, çirkin sahnesinde ‘iyi’yi oynayabilecek aday tabii ki İşçi Partisi’ydi. Brown çekilince parti silkinip çalışanlardan yana, işsiz ve yoksullardan yana sosyal demokrat politikaları öne çıkarabilir ve yeni ‘sol’ bir liderle yeniden umut olabilirdi. Ancak görünen o ki, İşçi Partisi ne olduğu belli olmayan politikaları ve eski bakanların lider adayı olduğu manzarasıyla sadece ‘eski kötü’ rolüne aday.
Bu kadar çirkin ve kötünün öne çıktığı siyasette belki önümüzdeki yıllarda sosyalist grup ve partiler için ciddi fırsatlar çıkabilir.
Bütçe, süper zengin bir azınlık dışında hemen hemen kimseye iyi haber vermiyor. En azından bizim anladığımız dilde öyle görünüyor. Yoksulluk skalasının en altında yer alanlar için zaten bu krizlerin özel bir anlamı yok. Onlar daimi krizlerine devam ediyorlar. Ancak en yoksulların az üzerinde yer alan ‘şanslı’ grup için bütçe hem kötü hem çirkin.
Hükümet kamu borçlarını ödemek için öncelikle engelli olma, iş görememe, işsizlik ve benzeri devlet yardımları alan yaklaşık 5,5 milyon insanı yeniden değerlendirmeye alacağını açıkladı. Bunların sayısını yarı yarıya indirmeyi amaçlıyorlar.
Bu yeniden değerlendirme nasıl olacak henüz bilmiyoruz. Mesela tekerlekli sandalye kullananları yokuş aşağı itip can havliyle ayağa fırlayan olursa onların devlet yardımını kesebilirler. İşin şakası ve abartısı bir yana bu grubun içine girenlerin bir kısmı komedi şovlarının temel malzemelerinden oldu. Örneğin hemoroid olduğu için veya aşırı kilolu olduğu için çalışamaz sayılıp devlet yardımı alanlar. Neyse liberal muhafazakarlar ve muhafazakar liberaller bu konuyu herhalde yeterince istişare ederler.
Asıl gürültü hazineden sızan raporla koptu. Rapor 1 milyon 300 bin kamu çalışanının işten çıkarılmasını öngörüyordu. Hemen ardından düzeltmeler geldi. Önce işten çıkarılmalar olacak ama 2 buçuk milyon kişiye özel sektörde iş imkanı oluşacak. Sonra 1 milyon 300 değil 600 bin işten çıkarılacak diye düzeltme geldi. Son 14 yılda ve ondan önce Thatcher döneminde ciddi biçimde yıpratılan ve küçülen sendikaların işten çıkarmalar karşısında ne yapabileceğini göreceğiz. Özel sektörün işten çıkarmalarıyla birlikte işsiz nüfusunun çok kısa sürede bir kaç misli artacağını tahmin etmek zor değil.
Zaten muhafazakârların özel sektör 2,5 milyon istihdam yaratacak iddiasının ciddiye alınacak pek bir yanı yok.
Koalisyonu kurdukları günden bu yana manzara öyle gösteriyor ki liberal muhafazakar tiyatrosu devam edecek ve mümkün ölçüde bizi uyutmaya çalışacaklar. Cameron bütçe ile mülletin ümüğüne çökerken, iyi polis Clegg liberal incilerle sahne aldı: kişisel özgürlüklerimizi korumak isteyip istemediğimizi soracakmış hükümet. İzleme kameraları, biyometrik kimlik kartları vs olmayacakmış.
Tam bu güzelmiş derken kafanıza dan diye KDV artışı geliyor. Neymiş efendim gelirden değil harcamadan almak lazımmış vergiyi.
Çirkinliğin bir kısmı da göç meselesinde kendisini gösterdi. İlk icraat Avrupa Birliği dışından gelen kalifiye göçmenlere kota uygulaması. 21 bin 500 gibi keyfi bir kota ile başlanacak işe. En azından şimdilik karadenizli belediye başkanının aklından giderek İngilizler göçmen kuma alsın entegrasyon sorunu çözülsün diyecek kadar ahmaklık görmedik. İstihdam, artan vergiler, göç meselesi üzerine kötü ve çirkin sahneler ardı ardına açılıyor.
İlginç bir deneyim izlediğimiz kesin. Oyunun komedi mi trajedi mi olacağını zaman gösterecek. Şimdilik nefesimizi tuttuk ve kemerleri sıkıyoruz. İnceldiği yerden de kopacağız ya da ‘iyi’ de çıkacak sahneye.
İyi pazarlar ve bol şanslar.
Bu iyi, kötü, çirkin sahnesinde ‘iyi’yi oynayabilecek aday tabii ki İşçi Partisi’ydi. Brown çekilince parti silkinip çalışanlardan yana, işsiz ve yoksullardan yana sosyal demokrat politikaları öne çıkarabilir ve yeni ‘sol’ bir liderle yeniden umut olabilirdi. Ancak görünen o ki, İşçi Partisi ne olduğu belli olmayan politikaları ve eski bakanların lider adayı olduğu manzarasıyla sadece ‘eski kötü’ rolüne aday.
Bu kadar çirkin ve kötünün öne çıktığı siyasette belki önümüzdeki yıllarda sosyalist grup ve partiler için ciddi fırsatlar çıkabilir.
Bütçe, süper zengin bir azınlık dışında hemen hemen kimseye iyi haber vermiyor. En azından bizim anladığımız dilde öyle görünüyor. Yoksulluk skalasının en altında yer alanlar için zaten bu krizlerin özel bir anlamı yok. Onlar daimi krizlerine devam ediyorlar. Ancak en yoksulların az üzerinde yer alan ‘şanslı’ grup için bütçe hem kötü hem çirkin.
Hükümet kamu borçlarını ödemek için öncelikle engelli olma, iş görememe, işsizlik ve benzeri devlet yardımları alan yaklaşık 5,5 milyon insanı yeniden değerlendirmeye alacağını açıkladı. Bunların sayısını yarı yarıya indirmeyi amaçlıyorlar.
Bu yeniden değerlendirme nasıl olacak henüz bilmiyoruz. Mesela tekerlekli sandalye kullananları yokuş aşağı itip can havliyle ayağa fırlayan olursa onların devlet yardımını kesebilirler. İşin şakası ve abartısı bir yana bu grubun içine girenlerin bir kısmı komedi şovlarının temel malzemelerinden oldu. Örneğin hemoroid olduğu için veya aşırı kilolu olduğu için çalışamaz sayılıp devlet yardımı alanlar. Neyse liberal muhafazakarlar ve muhafazakar liberaller bu konuyu herhalde yeterince istişare ederler.
Asıl gürültü hazineden sızan raporla koptu. Rapor 1 milyon 300 bin kamu çalışanının işten çıkarılmasını öngörüyordu. Hemen ardından düzeltmeler geldi. Önce işten çıkarılmalar olacak ama 2 buçuk milyon kişiye özel sektörde iş imkanı oluşacak. Sonra 1 milyon 300 değil 600 bin işten çıkarılacak diye düzeltme geldi. Son 14 yılda ve ondan önce Thatcher döneminde ciddi biçimde yıpratılan ve küçülen sendikaların işten çıkarmalar karşısında ne yapabileceğini göreceğiz. Özel sektörün işten çıkarmalarıyla birlikte işsiz nüfusunun çok kısa sürede bir kaç misli artacağını tahmin etmek zor değil.
Zaten muhafazakârların özel sektör 2,5 milyon istihdam yaratacak iddiasının ciddiye alınacak pek bir yanı yok.
Koalisyonu kurdukları günden bu yana manzara öyle gösteriyor ki liberal muhafazakar tiyatrosu devam edecek ve mümkün ölçüde bizi uyutmaya çalışacaklar. Cameron bütçe ile mülletin ümüğüne çökerken, iyi polis Clegg liberal incilerle sahne aldı: kişisel özgürlüklerimizi korumak isteyip istemediğimizi soracakmış hükümet. İzleme kameraları, biyometrik kimlik kartları vs olmayacakmış.
Tam bu güzelmiş derken kafanıza dan diye KDV artışı geliyor. Neymiş efendim gelirden değil harcamadan almak lazımmış vergiyi.
Çirkinliğin bir kısmı da göç meselesinde kendisini gösterdi. İlk icraat Avrupa Birliği dışından gelen kalifiye göçmenlere kota uygulaması. 21 bin 500 gibi keyfi bir kota ile başlanacak işe. En azından şimdilik karadenizli belediye başkanının aklından giderek İngilizler göçmen kuma alsın entegrasyon sorunu çözülsün diyecek kadar ahmaklık görmedik. İstihdam, artan vergiler, göç meselesi üzerine kötü ve çirkin sahneler ardı ardına açılıyor.
İlginç bir deneyim izlediğimiz kesin. Oyunun komedi mi trajedi mi olacağını zaman gösterecek. Şimdilik nefesimizi tuttuk ve kemerleri sıkıyoruz. İnceldiği yerden de kopacağız ya da ‘iyi’ de çıkacak sahneye.
İyi pazarlar ve bol şanslar.
* This article was first published in BirGun: http://www.birgun.net/haber-detay/kotu-ve-cirkin-burada-iyi-kayip-12145.html
** İbrahim Sirkeci Londra Regent’s Üniversitesi’nde Ulusötesi Çalışmalar ve Pazarlama Profesörü olarak görev yapmaktadır.
[contact-form][contact-field label=’Name’ type=’name’ required=’1’/][contact-field label=’Email’ type=’email’ required=’1’/][contact-field label=’Website’ type=’url’/][contact-field label=’Comment’ type=’textarea’ required=’1’/][/contact-form]