Site icon Prof Dr Ibrahim Sirkeci

Muslukçu Joe ve ikinci kuşak bakan McFadden

Geçen hafta Politika Ağı adlı düşünce kuruluşunun hareketli toplumda çalışma ve refah konulu toplantısına katıldım. Açılış konuşmasını yapan çalışma ilişkileri bakanı Pat McFadden’a birkaç soru sorma fırsatı da buldum. Bakan kuralların öneminden bahsetti ve ayrıldı toplantıdan ve biz kuralların ne kadar uygulanamaz ve fani olduğunu tartışmaya devam ettik.
Politika Ağı 2000 yılında Tony Blair, Bill Clinton gibi liderlerin girişimiyle kurulmuş, oldukça İşçi Parti’li bir düşünce kuruluşu. İşin mayası böyle atılınca tabii yapılan araştırmalar da toplantılar da biraz o tarafa doğru çalıyor ister istemez. ‘Parayı veren düdüğü …’ durumu yani.
Çalışma ilişkileri bakanı siyaset, kamuoyu ve uluslararası göçe dair ilerici bir söylemin oluşturulması üzerine konuştu. Daha doğrusu konuşması bekleniyordu. McFadden, İşçi Partisi’nin programında –sosyalizminde- esasın ihtiyaçlar olduğunu söyledi. Yani vergi verenin karşılığını alması değil, yeniden paylaşım ile ihtiyacı olanların ihtiyaçlarının giderilmesinin amaçlandığını vurguladı. Kamuoyunda gittikçe yaygınlaşan ve bulvar medyasının sürekli körüklediği ‘hayatım boyunca vergimi ödedim, sosyal yardımlar bana değil bu sığınmacılara ve göçmenlere gidiyor’ söylemlerini karşısına alması açısından önemli bakan McFadden’in duruşu.

McFadden, göçün devam edeceğini, bunun ülke ekonomisi için önemli olduğunu ve tamamen engellenmemesi gerektiğini anlattı. Çalışma hayatıyla ilgili adaleti sağlayan kuralların korunması gerektiğini söylerken, yerli işçilerin de korunması gerektiğinden dem vurdu. Göçmenlerin ülke ekonomisine çok önemli katkıları olduğundan, ekonomik büyümenin önemli bir kısmının göçmenlerce yaratıldıgından bahsetti. ‘Kriz de olsa büyüme de olsa İngiltere’nin kapılarını kimseye kapatmayacağız’ dedi.
McFadden ikinci kuşak bir göçmen çocuğu. Babası ve annesi 1950’lerde göçmen işçi olarak gelmişler İngiltere’ye; eğitime çok önem vermişler; hırslıymış yedi kardeşin hepsi de; çok başarılı ve hatta bakan olmuşlar. Bu hikâyeler bu çıplaklığıyla kamuoyuna açılsa ortalık güllük gülistanlık olacak gibi.
Bakan çok güzel şeyler söyledi vesselam.
McFadden, Amerikan seçimlerinden çok etkilenmiş olsa gerek. Daha doğrusu beklenenin aksine Obama’dan değil ama McCain kampanyasından etkilenmiş. Onun kampanyasındaki ‘muslukçu Joe’ gibi bir hikâyeyle soruları yanıtlamayı denedi. Herhalde ikisinin de isimlerine bakılırsa bir keltik geçmiş söz konusu. McFadden – McCain; atalardan geliyor belki de. Neyse, uzun lafın kısası, bu muslukçu Joe gelmiş demiş ki bakana ‘bu Polonya’lı göçmen muslukçular gelip işlerimizi elimizden alıyorlar; bir şey yapın, durdurun bunları’. Bakan da belli ki izah edememiş ‘İngiltere’nin Avrupa Birliği’nin bir parçası olduğunu ve Polonyalıların da kardeşlerimiz olduğunu’. Eminim başkaları da gidip ‘Marmaris’te, Bodrum’da kadınlarımız gidip Kürt gençleriyle sevişip evleniyorlar; bunu durdurun bakanım’ diyen de olmuştur.
Bu muslukçu Joe hikâyesi bakanın bir soruya cevabıydı aslında. Soru şuydu: ‘Göçmenlerin aldıklarından çok daha fazlasını bu ülkeye verdiklerinden bu gibi düşünce kuruluşlarının kapalı kapıları ardında söylüyorsunuz ama halkın önüne çıkınca neden tam tersi şeyler çıkıyor ağzınızdan?’
Bakanın bir problemi de pek bir şey bilmiyor olmasıydı. Bakan olarak çok rahatlatıcı bir durum tabii. ‘Göçmenler ve İngilizler arasındaki işsizlik oranlarınının ne kadar farklı olduğuna dair istatistikleriniz var mı; bu konuda bir şey yapıyor musunuz?’ sorusuna yanıtı: ‘bilmiyorum ama göçmenler arasında daha yüksek galiba’.
Yeni uygulamaya geçilen ‘puan bazlı göçmen kabul etme sisteminin göçmen işçileri dezavantajlı duruma düşürdüğünü gösteren raporlar hazırlandığını biliyor musunuz?’ Yanıt: ‘bilmiyorum’.
Biraz fazla devletlü, ve dolayısıyla veriler ve bilgi açısından kurak araştırma toplantısı, bu kıvamda devam etti. Bakanın açtığı toplantıyı etnik ilişkiler komisyonu başkanı Trevor Philips, pembe bir tabloyla kapattı. ‘Bilenler bilmeyenlere, anlayanlar anlamayanlara anlatsın’ kıvamında bir sahte doygunlukla Thames nehrinin kıyısındaki bu çok güzel binayı terkettik. Hava buz gibi, bulutlu ve sıkıntılı. Biraz kafa dağıtmak için belki ayakkabı fırlatma geleneğinin yaygınlaşıp bilgisiz ve tutarsız politikacılara kadar ulaşması gerek.
Güzel şeyler duyup, güzel şeyler söyleyip, güzel şeyler düşünmeli.

* This article was first published in BirGun: http://www.birgun.net/haber-detay/muslukcu-joe-ve-ikinci-kusak-bakan-mcfadden-12072.html
** İbrahim Sirkeci Londra Regent’s Üniversitesi’nde Ulusötesi Çalışmalar ve Pazarlama Profesörü olarak görev yapmaktadır.
[contact-form][contact-field label=’Name’ type=’name’ required=’1’/][contact-field label=’Email’ type=’email’ required=’1’/][contact-field label=’Website’ type=’url’/][contact-field label=’Comment’ type=’textarea’ required=’1’/][/contact-form]

Exit mobile version