Piknik için değil; Prom konserlerinin sonuncusu, kapanış konseri için gidiyoruz. Britanyalılar da en az bizim kadar piknikçi ama otoban kenarlarında, köprülü kavşaklarda mangal yapmıyorlar. Binlerce insan, ellerinde piknik çantaları, şampanyalar, kadehler, portatif sandalyeleriyle Hyde Park’a gelmiş.
Konser alanı Hyde Park’ın Marble Arch kapısına doğru, özgür konuşma köşesinin yakınında bir yerde. Önce kuyruğa girip ‘güvenlik’ kontrolünden geçtik. Konser başladığında alanda 40 bin kişinin olduğu anons edildiği düşünülünce epeyce uzun bir süre beklediğimizi tahmin edebilirsiniz. Neyse kontrolden geçtik ve tarifsiz bir ‘huzur ve güven’ içinde sahneyi görebileceğimiz bir yere konuşlandık.
BBC Prom konserleri her yıl temmuz ortasından eylül ortasına kadar sürüyor ve yaklaşık 70 kadar konser sahneleniyor. Ancak en görkemlisi son günkü kapanış konseri. ‘Prom’, yürüme yolu diye tercüme edebileceğimiz ‘Promenade’ kelimesinin kısaltması. Geleneksel olarak Royal Albert Hall’da olan konserleri ‘promenade’dan ayakta izlerseniz ucuza izliyorsunuz. İşin esprisi de, ismin kaynağı da bu; bir tür halk konseri durumu yani. Özetle ‘Promenade’de ayakta 5 sterlin, parkta yatarak 25.
Dünyanın en büyük klasik müzik festivali olan Proms, Royal Albert Hall ve ülkenin dört büyük başkent parkında verilen konserlerden oluşuyor. Kapanış konseri hafif ortaya karışık türünden. Bu yıl esas oğlan, ünlü tenor Carreras’tı. Ama yaklaşık beş saat sürdüğünü söylersek epeyce yaşlanmış Carreras amcanın 10 dakikalık müzik ziyafeti bütün geceyi kurtarmayabilir. Haksızlık da etmeyelim Teatro, Bjorn Again, Lesley Garrett, oğulcuğu David Garrett ve Teksas grubunun Sharleen Spiteri’si ile çok keyifli bir müzik akşamı geçirdik. Üstüne üstlük sunucu da Erovizyon’u kara mizahla çekilir kılan ve BBC2 radyosunun babası yetmişlik Terry Wogan.
Promların sonuncusu klasik müzik festivalinden çok bir popülist milliyetçilik şovu. Biraz da ‘Britanyalılık’ toplumsal mühendislik projesinin parçası. Biliyorsunuz Büyük Britanya ya da Birleşik Krallık dört ülkeden oluşuyor. Bunların her biri birbirinden milliyetçi. Konserde alanında bayraklardan göz gözü görmüyor; İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda ve tek tük yabancı bayraklar. Ama en çok bu dört ülke bayrağının birleşimi olan Britanya bayrağı var. Birleşik Krallık’ın dört kurucu ülkesinin başkentlerinde de aynı anda canlı prom konserleri var ve dört konser uydu ile birbirlerine bağlanıyor. Birlik olmak için her şeyi hazırlamışız; bir tek ulus yok ortada.
Konserin yüzyılı aşkın tarihinde gelenekleşmiş kapanış parçaları da ‘Hâkim ol Britanya’ ve milli marş ‘Tanrı Kraliçeyi korusun’.
Bu Britanyalılık biraz tuhaf mesele tabii ve herkesin de o kadar hoşuna giden bir şey değil. Pek çok Kuzey İrlandalı, İskoç ve Gallerli için biraz ‘Kürtler de aslında Türktür’ demek gibi bir şey. Son on yıldır bütün bu İngiliz olmayan kraliyet ulusları da kendi parlamentolarını kurdular ve mesela İskoçlar son zamanlarda bağımsızlık için referandum istiyorlar. Yani daha çok İngiliz olan Britanyalılık tutmuyor her yerinde bu küçük adanın.
Britanyalılık derdi, 11 Eylül New York ve Londra bombalamalarından sonra ayrıca gerildi. Malum, ülkede sayıları bir kaç milyon olan Müslümanlar en büyük tehdit oluverdi ve İngiliz olmayan dillere ve dine sahip olduklarından bunları ‘Britanyalı’ yapmaya karar verdik. ‘Britanyalılık zayıflamıştır bir şey yapmamız lazım’ kampanyaları önce göçmenlere oturum izni vermek için vatandaşlık testi şartını getirdi. Daha sonra okullarda Britanyalılık müfredatı tartışılmaya başlandı.
Henüz kimse bu Britanyalılık nedir pek anlamış değil. Irkçı Britanya Ulusal Partisi’ninki daha çok beyaz İngiliz’cilik, aralarında bir de Kıbrıslı Rüstem var. İskoçlar ve diğerleri de herhalde Britanyalılığı biraz fazla İngiliz buluyorlar. Bu işi en kolay sahiplenenler göçmenler ve göçmen kökenliler. Onlar da muhtemelen en kolayı, gevşeği bu diye düşünürler; yoksa nasıl iskoç olacaksın durup dururken. İngiltere başbakanı İskoç Gordon en çok bununla uğraşıyor. Bu kadar hamaratlığa eminim bir şey yaratacaktır. Ama biçtiği elbise kime oturur onu bilemeyiz.
Carreras ve Lesley Garrett kulağımızda hoş bir tını bıraktı ve rüzgâr gibi geçti. Gerisi bolca bayrak sallama ve milliyetçi hamaset. Biz Hyde Park’tan hızla uzaklaşırken kalabalık hep bir ağızdan huşu içinde ‘hâkim ol Britanya, dalgaları yönet, Britanyalılar asla köle olmayacaklar’ diye bağırıyordu. Tek dileğimiz bu herkesi yönetme fikrine fazla takılmayıp köleliğe isyanda kapsamı geniş tutmaları.
*This article was first published in BirGun: http://www.birgun.net/haber-detay/britanyalilar-asla-kole-olmayacak-12059.html
** İbrahim Sirkeci Londra Regent’s Üniversitesi’nde Ulusötesi Çalışmalar ve Pazarlama Profesörü olarak görev yapmaktadır.
[contact-form][contact-field label=’Name’ type=’name’ required=’1’/][contact-field label=’Email’ type=’email’ required=’1’/][contact-field label=’Website’ type=’url’/][contact-field label=’Comment’ type=’textarea’ required=’1’/][/contact-form]