“Amerikalılara işgalden önce sesimizi duyuramıyorduk. Çünkü Saddam ağzımıza pamuk tıkamıştı. Amerikalılar geldi o pamuğu ağzımızdan çıkardı. Şimdi bağırıyoruz ama yine sesimiz duyulmuyor çünkü ağzımızdan çıkardıkları o pamuğu kendi kulaklarına tıkadılar.” Bu sözler Irak Turkmen Cephesi başkanı ve Irak milletvekili Sadettin Ergenç’e ait. Irak Türkmen Cephesi Londra temsilciliğinin verdiği resepsiyonda konuşan Ergenç’in anlattıkları yeni ve bilinmedik şeyler değildi ancak çok fazla duyurulamayan konulardı.
Bir gün eğer güvenilir ve gerçek verilere erişebilirsek Irak, ‘nüfus mühendisliği’ araştırmaları için en iyi örneklerden biri olacaktır. 2004’ten bu yana Irak’taki Türkmen nüfusu ile ilgili kendi yaptığım ve takip ettiğim çalışmaların gösterdiği oldukça acıklı bir tablo söz konusu.
Sınırları içinde birden fazla etnik, ulusal, dinsel ve benzeri kültürel grubu barındıran her devlet gibi Irak da, iktidarda olan grubun lehine dengeyi kurabilmek ve bu iktidarı devam ettirebilmek için nüfus mühendisliğine başvurdu. Ülke içinde güney ve doğuda Şiiler, kuzeyde Kürtler, yine kuzeyde Türkmenler, daha dağınık olarak Asuriler, Yezidiler ve daha pekçok irili ufaklı etnik grup bulunuyor.
Saddam Hüseyin yönetimi belki en bilinen zulümlerle anılacak tarihte, ancak ondan önceki rejimlerin de etnik politikalar açısından çok farklı olduğuna dair bir kanıt yok elimizde. İngilizlerden sonra kurulan yeni Irak şu veya bu şekilde Sünni Araplar dışındaki etnik grupları etkisizleştirme ve zaman zaman yok etme politikaları gütmüştür. Uluslararası kamuoyuna en çok yansıyan ise Saddam döneminde özellikle Kürtlere yönelik girişilen kitlesel saldırılardır. Bunların ikincisinde Türkiye’de de yoğun sığınmacı akınına şahit olmuştuk. Ancak tanklarla saldırmanın dışında, yine hemen her devletin, başvurduğu başka taktikler de vardır ve Iraklı azınlıklar da bunlardan fazlasıyla nasibini almıştır. Araplaştırma ve Baaslaştırma pratiği önemli ölçüde etkili de olmuştur. Bunun içinde bu aralar gündemde olan isim değiştirme, anadilde isimlere izin vermeme de söz, en önemli araçlardan olmuştur. Bu politikaların en yoğun uygulandığı alanlar ise şüphesiz petrol rezervlerinin en zengin olduğu bölgeler olmuştur. Kerkük bu konuda önemli örneklerden biridir.
Saddam Hüseyin döneminde çok sayıda Sünni Arap bu bölgeye zorunlu iskâna tabi tutulmuş, aynı zamanda Kürt ve Türkmenler de başka bölgelere göç ettirilmiş. Bunun yanında tipik bölge sınırları değiştirme taktiğiyle Kerkük’ün nüfus coğrafyası Sünni ve Baasçı Araplar lehine değiştirilmiş. Şimdi bu Arapların önemli bir kısmı eski memleketlerine geri dönmüş. Belki bir- kaç yüz bin kişilik bir nüfustan bahsediyoruz ancak 2003’teki Amerikan işgalinden bu yana kabaca 5 milyon dolayında Iraklı yerinden edilmiş durumda. Milyonlarcası komşu veya uzak ülkelerde sığınmacı olmuş durumda.
Kerkük Türkmenler açısından değerli ve önemli; anavatan addedilen bir kent ancak aynı zamanda ülkenin en zengin petrol rezervleri de burada. Kürdistan yönetimi, kentte nüfusun çoğunluk Kürt olduğu iddiasıyla Kerkük’ün kendilerine bırakılmasını talep ediyor. İki yıldır gündemde olan referandum bu yüzden yapılamıyor. Önceleri nüfus sayımına taraftar olan Türkmenler de şimdi aynı fikirde değiller. Çünkü 2003 işgalinden bu yana Kerkük’e 600 binden fazla Kürt iskân edildiği söyleniyor. Bunların bir kısmı Saddam’ın Kerkük’ten sürmüş olduğu aileler olsa da bir kısmının yine bir nüfus mühendisliği projesi kapsamında Kürdistan yönetimince gönderilen artı nüfus olduğu ileri sürülüyor. Dolayısıyla Irak Türkmenlerinin kaygısı şimdi de bir Kürtleştirme yaşanacağı ve hatta yaşandığı.
Bu Kürtleştirme kaygısı nüfus hareketleri ve yerel bazı çatışmalar dikkate alındığında oldukça haklıdır. Kerkük hâlâ çeşitli etnik grupların bir arada yaşadığı bir kent. Son zamanlarda çok da barış içinde olmasa da durum bu. Ancak petrol savaşı ve iktidar savaşı bu çok etnili kenti ciddi biçimde tehdit ediyor. Şimdilik Türkmenler ve diğer küçük azınlıkların tepesinde demoklesin kılıcı gibi sallanan bir referandum beklentisi var. İşin tuhaf yanı seçim, Kürtleştirme karşısında Şiileştirmeymiş gibi duruyor. Hani biraz ölümü gösterip sıtmaya razı etmek gibi.
Son sözü yine Ergenç’ten alayım. Ergenç traji komik durumu ironiyle özetliyor. Saddam adil ve eşit davranıyordu herkese; Saddam’ın herkese eşit zulmediyordu, şimdi bu eşitlik bile ortadan kalktı. Azınlıklar açısından bugün Irak, Amerika’yla da Amerika’sız olduğu kadar tehlikeli.
Bir gün eğer güvenilir ve gerçek verilere erişebilirsek Irak, ‘nüfus mühendisliği’ araştırmaları için en iyi örneklerden biri olacaktır. 2004’ten bu yana Irak’taki Türkmen nüfusu ile ilgili kendi yaptığım ve takip ettiğim çalışmaların gösterdiği oldukça acıklı bir tablo söz konusu.
Sınırları içinde birden fazla etnik, ulusal, dinsel ve benzeri kültürel grubu barındıran her devlet gibi Irak da, iktidarda olan grubun lehine dengeyi kurabilmek ve bu iktidarı devam ettirebilmek için nüfus mühendisliğine başvurdu. Ülke içinde güney ve doğuda Şiiler, kuzeyde Kürtler, yine kuzeyde Türkmenler, daha dağınık olarak Asuriler, Yezidiler ve daha pekçok irili ufaklı etnik grup bulunuyor.
Saddam Hüseyin yönetimi belki en bilinen zulümlerle anılacak tarihte, ancak ondan önceki rejimlerin de etnik politikalar açısından çok farklı olduğuna dair bir kanıt yok elimizde. İngilizlerden sonra kurulan yeni Irak şu veya bu şekilde Sünni Araplar dışındaki etnik grupları etkisizleştirme ve zaman zaman yok etme politikaları gütmüştür. Uluslararası kamuoyuna en çok yansıyan ise Saddam döneminde özellikle Kürtlere yönelik girişilen kitlesel saldırılardır. Bunların ikincisinde Türkiye’de de yoğun sığınmacı akınına şahit olmuştuk. Ancak tanklarla saldırmanın dışında, yine hemen her devletin, başvurduğu başka taktikler de vardır ve Iraklı azınlıklar da bunlardan fazlasıyla nasibini almıştır. Araplaştırma ve Baaslaştırma pratiği önemli ölçüde etkili de olmuştur. Bunun içinde bu aralar gündemde olan isim değiştirme, anadilde isimlere izin vermeme de söz, en önemli araçlardan olmuştur. Bu politikaların en yoğun uygulandığı alanlar ise şüphesiz petrol rezervlerinin en zengin olduğu bölgeler olmuştur. Kerkük bu konuda önemli örneklerden biridir.
Saddam Hüseyin döneminde çok sayıda Sünni Arap bu bölgeye zorunlu iskâna tabi tutulmuş, aynı zamanda Kürt ve Türkmenler de başka bölgelere göç ettirilmiş. Bunun yanında tipik bölge sınırları değiştirme taktiğiyle Kerkük’ün nüfus coğrafyası Sünni ve Baasçı Araplar lehine değiştirilmiş. Şimdi bu Arapların önemli bir kısmı eski memleketlerine geri dönmüş. Belki bir- kaç yüz bin kişilik bir nüfustan bahsediyoruz ancak 2003’teki Amerikan işgalinden bu yana kabaca 5 milyon dolayında Iraklı yerinden edilmiş durumda. Milyonlarcası komşu veya uzak ülkelerde sığınmacı olmuş durumda.
Kerkük Türkmenler açısından değerli ve önemli; anavatan addedilen bir kent ancak aynı zamanda ülkenin en zengin petrol rezervleri de burada. Kürdistan yönetimi, kentte nüfusun çoğunluk Kürt olduğu iddiasıyla Kerkük’ün kendilerine bırakılmasını talep ediyor. İki yıldır gündemde olan referandum bu yüzden yapılamıyor. Önceleri nüfus sayımına taraftar olan Türkmenler de şimdi aynı fikirde değiller. Çünkü 2003 işgalinden bu yana Kerkük’e 600 binden fazla Kürt iskân edildiği söyleniyor. Bunların bir kısmı Saddam’ın Kerkük’ten sürmüş olduğu aileler olsa da bir kısmının yine bir nüfus mühendisliği projesi kapsamında Kürdistan yönetimince gönderilen artı nüfus olduğu ileri sürülüyor. Dolayısıyla Irak Türkmenlerinin kaygısı şimdi de bir Kürtleştirme yaşanacağı ve hatta yaşandığı.
Bu Kürtleştirme kaygısı nüfus hareketleri ve yerel bazı çatışmalar dikkate alındığında oldukça haklıdır. Kerkük hâlâ çeşitli etnik grupların bir arada yaşadığı bir kent. Son zamanlarda çok da barış içinde olmasa da durum bu. Ancak petrol savaşı ve iktidar savaşı bu çok etnili kenti ciddi biçimde tehdit ediyor. Şimdilik Türkmenler ve diğer küçük azınlıkların tepesinde demoklesin kılıcı gibi sallanan bir referandum beklentisi var. İşin tuhaf yanı seçim, Kürtleştirme karşısında Şiileştirmeymiş gibi duruyor. Hani biraz ölümü gösterip sıtmaya razı etmek gibi.
Son sözü yine Ergenç’ten alayım. Ergenç traji komik durumu ironiyle özetliyor. Saddam adil ve eşit davranıyordu herkese; Saddam’ın herkese eşit zulmediyordu, şimdi bu eşitlik bile ortadan kalktı. Azınlıklar açısından bugün Irak, Amerika’yla da Amerika’sız olduğu kadar tehlikeli.
* This article was first published in BirGun:http://www.birgun.net/haber-detay/irak-turkmenlerinin-londra-resepsiyonu-12093.html
** İbrahim Sirkeci Londra Regent’s Üniversitesi’nde Ulusötesi Çalışmalar ve Pazarlama Profesörü olarak görev yapmaktadır.
[contact-form][contact-field label=’Name’ type=’name’ required=’1’/][contact-field label=’Email’ type=’email’ required=’1’/][contact-field label=’Website’ type=’url’/][contact-field label=’Comment’ type=’textarea’ required=’1’/][/contact-form]