İki haftadır İngiltere’de bir özür ve acı paylaşma tartışması devam ediyor. Hani bayramlarda dargınlar barışır cinsinden bir mantıkla bile bu bir bayram sonrasına, Noel arifesine ve yeni yıl öncesine gelen özür dileme talebini anlamak ve kabul etmek mümkün. Ama tüyler ürpertici bir şekilde ölüm tüccarlığı yapıldığı ortada. Ya toprak isterlerse, ya bunlar büyük bölücü planlara ön hazırlıksa makamından saçmalıklar ortalığa saçılmış durumda. Duruma sahip çıkabilenler sadece düşünce özgürlüğü diyebiliyor.
Herkes özür dileyebilir. Geçtiğimiz eylül ayında, İngiltere Kilisesi Başpiskoposu Rowan Williams, Charles Darwin’in evrim teorisini yanlış anladıkları için özür dilemişti. İki yıl önce de, ülkenin köle ticaretindeki rolünden dolayı özür dilemek epey tartışılmıştı.
Önce biraz kelime kuyumculuğu yapayım. Özür dilemenin İngilizcesi diyebileceğimiz ‘apology’, Latincenin geç dönemindeki ‘apologia’ kelimesinden geliyor. Apologia, bir kimsenin hareket, konum, icraat veya düşüncesini savunması ona bir meşruiyet bulması anlamına geliyor. Bugün kullandığımız ‘apology’ kelimesinin de birinci anlamı yine bu, ikinci anlamı ise yapılan hatanın kabulü ve bundan duyulan üzüntünün ifade edilmesi. Yani özür diliyorum demekle illa ki özür dilemiş bile olmuyorsunuz. Ancak bunu demenin buzları eriten bir hareket olduğu kesin.
İngiltere gemileri 15. yüzyıl ortasından 19. yüzyıl başına kadar, yılda yaklaşık 300 bin köle taşımıştı. Dünya çapında köle ticareti sırasında 10 ila 28 milyon arasında Afrikalı Amerika ve Avrupa’ya götürülerek satılmıştı.
2006 yılı sonunda zamanın başbakanı Tony Blair köle ticaretini bir insanlık suçu olarak niteleyip ardından bu ‘utanç verici’ tarihsel olaydan dolayı ‘derin üzüntü’ duyduğunu belirtmişti. Bu İngiltere siyasi tarihinde özür dilemeye en yakın hareketti.
Daha sonra Londra’nın eski Belediye Başkanı Ken Livingstone Mart 2007’de açıkça özür dilemiş ve Tony Blair’i açıkça, dürüstçe ve samimiyetle resmen özür dilemeye davet etmişti. Tony bu daveti cevapla(ya)madan gitti. Aynı dönemde Başbakan Yardımcısı Prescot ise özür dilemeyi reddetmiş ancak herkesten bunun için ‘af diliyoruz’ demişti. Köle ticaretinin yasaklanışının 201. yıldönümü Mart 2009’da, o günlere yaklaşıldığında krize rağmen bu konuya da el atılacak mı göreceğiz.
Her ülkede akl-ı selim, vicdan sahibi, ilerici ve aydın insanlar olduğu gibi tutucu, dar görüşlü, ırkçı ve negatif insanlar var. Bu ikinci kategorideki İngilizler, tıpkı bir başka ülkedekiler gibi ‘ya şimdi bizden tazminat isterlerse’, ‘ya memleketimizi elimizden alırlarsa’ gibi kaygılar dile getiriyorlar. Açık ırkçı veya utangaç ırkçı (bazılarına liberal de denebiliyor) olanlardan duyabileceğimiz ifadelerin bir kısmı da şöyle: ‘bizim de aramızda kölelerin torunları var’, ‘hem biz bir şey yapmadık ki’, ‘zaten iki yüz yıl önce köleliği kaldıran ilk ülke bizdik’, ‘köle ticaretinde ölen İngilizler de oldu’. Eminim size son zamanlarda duyduğunuz birilerini hatırlatıyordur bunlar.
Bu iki cümlelik özür diliyorum metnine imza atanlar çeşitli kişisel nedenlere sahip olabilir ama benim duyduğum genel vurgu bunun bir kişisel vicdan meselesi olduğu ve bu vicdani rahatsızlığı ifade etmek için imza atıldığı. Bu vicdan meselesi tabii ki çoğu zaman karşılaşma, birlikte yaşama ve paylaşma kültürüyle gelişen bir şey. Eğer hâlâ ırkçıysanız, siyahların aşağılık, tembel ve işe yaramaz insanlar olduğunu düşünüyorsanız ve hiç siyah arkadaşınız, tanıdığınız yoksa bu vicdan durumu pek gelişmiyor. ‘Zenci tohumu’, ‘zenci gavuru’ gibi ifadeler İngiltere’de duyduğumuz şeyler değil ama beyniniz bu ve benzeri klişelerle yıkanmışsa ne vicdani rahatsızlık duyarsınız ne de özür dilemenize gerek vardır.
Köle ticaretinden özür dilemek insanlığın geçmişteki ortak bir karanlık dönemle barışması ve onun hatalarının ve hasarlarının giderilmeye başlanması açısından önemli. 450 yıllık köle ticaretinin koca bir kıtaya ve bugün onun dünyanın dört bir yanında dağılmış kızlarına ve oğullarına verdiği zararı ve olumsuz etkiyi ölçme şansımız yok. Bunun sadece büyük ve tamir edilmesi güç olduğunu söyleyebiliriz. Ama bu utanç verici mirası kabul etmek ve onun mağdurlarını anlamaya çalışmak yapılabilecek en basit şey. Aynen Almanya’nın, bütün Almanlar Nazi soykırımlarından mesul olmadıkları ve pek çoğu suça iştirak etmediği halde, özür dilemesi gibi.
Özür dilemek önemli çünkü siyahlar için bu, şu veya bu şekilde her gün yaşadıkları bir gerçek. Çünkü bu etnik ilişkileri geliştirecek bir hareket. Çünkü bu özür dileyemeyen diğer uluslara olumlu örnek olacak bir hareket. Hatta bu kadın ve çocuk ticareti ve benzeri biçimlerde cereyan eden modern köleliğin önüne geçmek için atılabilecek sembolik bir adım aynı zamanda. Özür dileyebilen ya da dileyemeyen tüm uluslara duyurulur.
Herkese mutlu ve umutlu bir yeni yıl diliyorum.
Herkes özür dileyebilir. Geçtiğimiz eylül ayında, İngiltere Kilisesi Başpiskoposu Rowan Williams, Charles Darwin’in evrim teorisini yanlış anladıkları için özür dilemişti. İki yıl önce de, ülkenin köle ticaretindeki rolünden dolayı özür dilemek epey tartışılmıştı.
Önce biraz kelime kuyumculuğu yapayım. Özür dilemenin İngilizcesi diyebileceğimiz ‘apology’, Latincenin geç dönemindeki ‘apologia’ kelimesinden geliyor. Apologia, bir kimsenin hareket, konum, icraat veya düşüncesini savunması ona bir meşruiyet bulması anlamına geliyor. Bugün kullandığımız ‘apology’ kelimesinin de birinci anlamı yine bu, ikinci anlamı ise yapılan hatanın kabulü ve bundan duyulan üzüntünün ifade edilmesi. Yani özür diliyorum demekle illa ki özür dilemiş bile olmuyorsunuz. Ancak bunu demenin buzları eriten bir hareket olduğu kesin.
İngiltere gemileri 15. yüzyıl ortasından 19. yüzyıl başına kadar, yılda yaklaşık 300 bin köle taşımıştı. Dünya çapında köle ticareti sırasında 10 ila 28 milyon arasında Afrikalı Amerika ve Avrupa’ya götürülerek satılmıştı.
2006 yılı sonunda zamanın başbakanı Tony Blair köle ticaretini bir insanlık suçu olarak niteleyip ardından bu ‘utanç verici’ tarihsel olaydan dolayı ‘derin üzüntü’ duyduğunu belirtmişti. Bu İngiltere siyasi tarihinde özür dilemeye en yakın hareketti.
Daha sonra Londra’nın eski Belediye Başkanı Ken Livingstone Mart 2007’de açıkça özür dilemiş ve Tony Blair’i açıkça, dürüstçe ve samimiyetle resmen özür dilemeye davet etmişti. Tony bu daveti cevapla(ya)madan gitti. Aynı dönemde Başbakan Yardımcısı Prescot ise özür dilemeyi reddetmiş ancak herkesten bunun için ‘af diliyoruz’ demişti. Köle ticaretinin yasaklanışının 201. yıldönümü Mart 2009’da, o günlere yaklaşıldığında krize rağmen bu konuya da el atılacak mı göreceğiz.
Her ülkede akl-ı selim, vicdan sahibi, ilerici ve aydın insanlar olduğu gibi tutucu, dar görüşlü, ırkçı ve negatif insanlar var. Bu ikinci kategorideki İngilizler, tıpkı bir başka ülkedekiler gibi ‘ya şimdi bizden tazminat isterlerse’, ‘ya memleketimizi elimizden alırlarsa’ gibi kaygılar dile getiriyorlar. Açık ırkçı veya utangaç ırkçı (bazılarına liberal de denebiliyor) olanlardan duyabileceğimiz ifadelerin bir kısmı da şöyle: ‘bizim de aramızda kölelerin torunları var’, ‘hem biz bir şey yapmadık ki’, ‘zaten iki yüz yıl önce köleliği kaldıran ilk ülke bizdik’, ‘köle ticaretinde ölen İngilizler de oldu’. Eminim size son zamanlarda duyduğunuz birilerini hatırlatıyordur bunlar.
Bu iki cümlelik özür diliyorum metnine imza atanlar çeşitli kişisel nedenlere sahip olabilir ama benim duyduğum genel vurgu bunun bir kişisel vicdan meselesi olduğu ve bu vicdani rahatsızlığı ifade etmek için imza atıldığı. Bu vicdan meselesi tabii ki çoğu zaman karşılaşma, birlikte yaşama ve paylaşma kültürüyle gelişen bir şey. Eğer hâlâ ırkçıysanız, siyahların aşağılık, tembel ve işe yaramaz insanlar olduğunu düşünüyorsanız ve hiç siyah arkadaşınız, tanıdığınız yoksa bu vicdan durumu pek gelişmiyor. ‘Zenci tohumu’, ‘zenci gavuru’ gibi ifadeler İngiltere’de duyduğumuz şeyler değil ama beyniniz bu ve benzeri klişelerle yıkanmışsa ne vicdani rahatsızlık duyarsınız ne de özür dilemenize gerek vardır.
Köle ticaretinden özür dilemek insanlığın geçmişteki ortak bir karanlık dönemle barışması ve onun hatalarının ve hasarlarının giderilmeye başlanması açısından önemli. 450 yıllık köle ticaretinin koca bir kıtaya ve bugün onun dünyanın dört bir yanında dağılmış kızlarına ve oğullarına verdiği zararı ve olumsuz etkiyi ölçme şansımız yok. Bunun sadece büyük ve tamir edilmesi güç olduğunu söyleyebiliriz. Ama bu utanç verici mirası kabul etmek ve onun mağdurlarını anlamaya çalışmak yapılabilecek en basit şey. Aynen Almanya’nın, bütün Almanlar Nazi soykırımlarından mesul olmadıkları ve pek çoğu suça iştirak etmediği halde, özür dilemesi gibi.
Özür dilemek önemli çünkü siyahlar için bu, şu veya bu şekilde her gün yaşadıkları bir gerçek. Çünkü bu etnik ilişkileri geliştirecek bir hareket. Çünkü bu özür dileyemeyen diğer uluslara olumlu örnek olacak bir hareket. Hatta bu kadın ve çocuk ticareti ve benzeri biçimlerde cereyan eden modern köleliğin önüne geçmek için atılabilecek sembolik bir adım aynı zamanda. Özür dileyebilen ya da dileyemeyen tüm uluslara duyurulur.
Herkese mutlu ve umutlu bir yeni yıl diliyorum.
* This article was first published in BirGun: http://www.birgun.net/haber-detay/kole-ticareti-icin-ozur-diliyor-muyuz-12073.html
** İbrahim Sirkeci Londra Regent’s Üniversitesi’nde Ulusötesi Çalışmalar ve Pazarlama Profesörü olarak görev yapmaktadır.
[contact-form][contact-field label=’Name’ type=’name’ required=’1’/][contact-field label=’Email’ type=’email’ required=’1’/][contact-field label=’Website’ type=’url’/][contact-field label=’Comment’ type=’textarea’ required=’1’/][/contact-form]