Barzani, “Bugün Kürdistan’ın hepimize ihtiyacı var. Biz Kürtler kendimize güvenmeli ve geleceğimizi inşa etmeliyiz… Pek çok alanda çalışan Kürt biliminsanlarını ve uzmanları görmekten mutluyum. Ancak dünyanın farklı yanlarından ve komşu ülkelerden pek çok Kürt dostumuzun burada olduğunu görmek de büyük bir zenginlik.” dedi.
Zaten kongrenin arkasındaki hedef de bu zengin diyaspora elitinin desteğini kazanmak ve ülkenin inşasında bundan faydalanmaktı. Barzani ve bölge hükümetinin diğer kabine üyeleri çok mütevazi hatta biraz naif biçimde “Size ihtiyacımız var, bilime ve sizin eleştirel sesinize ihtiyacımız var” dedi.
Silah bırakma meselesi daha çok kendi uzun süreli silahlı mücadelelerinin sonunda pek çok kayıp verildiği, acı çekildiği ve bundan sonra kendi ifadesiyle “Bu mücadele ve 10-15 yıldır süren pozitif gelişmeler ile özgür Kürdistan’ı başardık” demek ve bunun devamının önemini vurgulamasıyla ilgiliydi. Lafın tamamı da sanırım Türkçe basında anlaşılmamış. Çünkü Barzani Kürdistan’ın diğer bölgelerinde çekilen acılara ilişkin olarak “Bugün temel haklarımızı kazanmak için askeri mücadele dışında yöntemler de kullanmak zorundayız” ifadesini kullandı.
Önemli bir başka nokta da Barzani’nin bağımsız Kürdistan talebine dair birkaç günlük bağımsızlık uğruna şu ana kadar kazandıklarımız, başardıklarımızı kaybetmenin anlamsız ve yanlış olacağını söylemesiydi. Bu bir anlamda radikal Kürt milliyetçilerine karşı yatıştırıcı bir tavırdı.
Ancak dediğim gibi asıl mesele ülkedeki altyapı çalışmalarına yurtdışında yaşayan Kürt ve Kürt olmayan biliminsanlarının ve uzmanların katkısını sağlayacak bir platform oluşturmak ve bir diyalog yaratmak olduğu.
Bunu yaparken Bölge Yönetiminin takdir edilecek bir tavrı da genel olarak çok samimi görünmesi ve ciddi yardım talebinde bulunuyor olmasıydı. Bu, Ortadoğu ülkelerinde pek sık rastlanan bir tavır değil takdir edersiniz. Bizim bildiğimiz genel olarak hem her yerdedir hem her şeyin en iyisini bilir hem de muktedirdir. Yani öyle kimsenin yardımına ihtiyacı olmaz devlet denilen şeyin ortanın doğusunda.
Erbil ve Kürdistan Federal Bölgesi şu an için hâlâ bir canlı laboratuvar halinde. Bu bağlamda biliminsanlarını toplayıp böyle bir kongre organize etmek ilginç fırsatlar sunuyor. Siyaset bilimciler, ekonomistler, şehir ve bölge planlamacılar için naklen dersler var her yerde. Ulus inşası, ulus devlet inşası, eğitimde dil birliği gibi pek çok alan öneriye açıldı kongrede. Irak’ın resmi dillerinden birisi Kürtçe ancak hangi lehçe olacağı kararlaştırılamamış henüz. Kürdistan bölgesinde en çok Sorani, yani Güney Kürtçesi kullanılıyor ancak sınırın kuzeyinde, yani Kürtlerin çoğunluğunun konuştuğu lehçe Kurmanç.
Erbil harıl harıl bir başkent inşa ediyor. Batı’dan ve Kuzey’den giden pek çoğumuz için aşırı muhafazakâr ve boğucu gelebilecek bir şehir. Biraz arada bir gelen kum fırtınaları nedeniyle olsa gerek genel bir kum rengi hâkim şehre ama geniş parklar ve yeşil alanlar yaratılmaya başlanmış. Kale çevresi ve çarşısı biraz 20-30 yıl önceki Türkiye kasaba ve şehirlerini andırıyor. Ama onun dışına çıkınca her taraf yüksek binalar, geniş villalar ve bilumun yeni inşaatlar ile dolu. Eğlence hayatı Hıristiyan mahallesi denilen biraz izole bir bölgedeki işletmelere ve beş yıldızlı otellere bırakılmış. Türkiye ile de bir sorunları yok görünüyor. Türkçe konuştuğunuzu bilen herkes, taksici, esnaf hemen teybe bir İbrahim Tatlıses koyup sohbete koyuluyor ve her an bindiğiniz bir takside ‘Mavi mavi masmavi’ ve Hülya Avşar izliyor bulabilirsiniz kendinizi.
* This article was first published in BirGun: http://www.birgun.net/haber-detay/turkce-basin-barzani-yi-anlamamis-12164.html
** İbrahim Sirkeci Londra Regent’s Üniversitesi’nde Ulusötesi Çalışmalar ve Pazarlama Profesörü olarak görev yapmaktadır.
[contact-form][contact-field label=’Name’ type=’name’ required=’1’/][contact-field label=’Email’ type=’email’ required=’1’/][contact-field label=’Website’ type=’url’/][contact-field label=’Comment’ type=’textarea’ required=’1’/][/contact-form]