Bunun İngiltere’de alıp yürüyen ‘bölücülükle’ bir alakası var. Tabii ki şaka yapıyorum, ama bazı İngilizlerin, bir İngiliz milli marşı, tam bağımsız İngiltere ve Londra’da bir İngiliz parlamentosu istediği de bir gerçek. Bunu başka bir tartışmaya bağlayacağım. Sıkça duyduğumuz gibi, sosyo ekonomik gelişmenin ve dolayısıyla yatırımların ve iş olanaklarının artmasıyla mikro milliyetçiliklerin, etnik çatışmaların ortadan kalkacağına inanılıyor. İngiltere, bu tezin yanlışlandığı örneklerden biri.
Gündelik kullanımda Britanya’ya ‘İngiltere’ demek olağandır, ancak İngiltere bilindiği gibi bu ‘bölünmüş’ ülkenin sadece bir parçası. İşçi Partisi 18 yıl aradan sonra 1997’de iktidara geldiğinde ilk işi bu ‘bölünme’ oldu.
1997 yılı sonunda yapılan referandumda Galler, kendi parlamentosunu kurmaya karar verdi. Aynı yıl çıkarılan İskoçya kanunu da İskoç parlamentosunu kurdu. Daha sonra da Kuzey İrlanda’da benzer bir parlamentonun kuruluşunu gördük. Bölünme hareketi kabaca Britanya’yı bir federasyona dönüştürdü. İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda içişlerinde bağımsız, dış ilişkilerde Britanya’ya bağımlı duruma geldiler. Bu, sağlık, eğitim, adalet, ekonomik kalkınma, çevre, tarım, spor ve sanat gibi konularda bu ülkelerin kendi kararlarını verme yetkisi alarak, Westminster’dan ayrılmaları anlamına geliyor.
Bölünme, genelde marjinal bir azınlıkça desteklenirken, pek çok İskoç, İrlandalı ve Gallerli’nin bölünmeye karşı olması, hayatın her alanında bu kadar iç içe geçmiş bir Britanya nüfusu için sürpriz değil. Başka ülkelerde de benzer durumlar olduğunu kolayca görebiliriz. İngiltere’de bölünmenin pratikte ne menem bir şey olacağı görüldükçe, bu kez, bazı İngilizler kendilerini azınlıkta hissetmeye başladılar; İskoç ve diğerlerinin aşırı temsil edildiğini düşünmeye başladılar. Bu, bir nevi ‘demokratik açık’ olarak nitelenebilir.
Britanya içindeki her ulus kendi meclisine, milli marşına, hükümetine ve saire sahip olurken İngilizler tamamen Britanya’ya tabi kaldılar. Britanya, hem İngiliz hem de ‘İngilizden daha fazla’ oluverdi. Sonuç olarak İngiliz bağımsızlığı lehine pek çok ses duyulmaya başlandı. Kendi parlamentosu ve hükümeti olmayan İngilizler, bu demokratik açığın kapatılması için, diğerlerine benzer bir İngiliz bölünmesi istiyorlar. Onlar için artık, ‘Tanrı Kraliçeyi korusun’ yerine bir İngiliz milli marşı gerekli.
Peki bunun sosyal ve ekonomik refahla ilişkisi nedir? Değişik açılardan bakabiliriz ama nereye baksak aynı resim görünecek. İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda dünyanın zengin ülkeleri liginin üst sıralarında yer alıyor. Türkiye’nin üç katından fazla olan resmi kişi başına düşen milli gelirleri 30 bin doların üzerinde. Kamu yatırımlarında İskoçya, Kuzey İrlanda ve Galler, İngiltere’den daha fazla pay sahibi. Merkezi hükümet bu bölünmüş ülkelere ortalama yüzde 15 kadar daha fazla bütçe ayırıyor. Burada belki hatırlatmak lazım ne İskoçya’da ne Galler’de devasa karakollar ve garnizonlar bulunmuyor ve bu bahsettiğim bütçeler askeri yatırımlardan ibaret değil.
10 yıldan uzun bölünme deneyimi, bütün bu yatırımlar, lehte bütçeler, kalkınma ulusun hala satın alınamadığını gösteriyor. Konforlu Gallerliler, oldukça varsıl İskoçlar ve zengin İngilizler hâlâ tam bağımsızlıktan dem vuruyor. İngilizler, bizim niye kendi meclisimiz yok derken, iktidardaki İskoç Ulusal Partisi her fırsatta bağımsızlık referandumu istiyor.
‘Ekonomik kalkınma etnik çatışmayı bitirir’ tezine inananlar ya inkâr içindeler ya da elmalarla armutları ayırmaktan acizler. Toplumsal kalkınma, refah artışı her şeyden bağımsız olarak ciddi bir sorun ama başka meseleleri, özellikle kimlik meselelerini çözme kudretine sahip değil. Gerek İngiltere’de gerek Belçika’da, gerekse İspanya’da görülen ayrışma ve bağımsızlık hareketleri, bu gibi sorunların, kimlik ve temsil sorunları tamamen çözülene kadar devam edeceğini gösteriyor. Yani bir ulusu para ile satın almak cazip ve çabuk bir çözüm gibi görünse de pek mümkün değil. En nihayetinde, İskoçlar, İrlandalılar, Gallerliler ve de İngilizler, hem zengin, hem de tam bağımsız olmak istiyor. Yerse.
*This article was first published in BirGun: http://www.birgun.net/haber-detay/tam-bagimsiz-ingiltere-12069.html
** İbrahim Sirkeci Londra Regent’s Üniversitesi’nde Ulusötesi Çalışmalar ve Pazarlama Profesörü olarak görev yapmaktadır.
[contact-form][contact-field label=’Name’ type=’name’ required=’1’/][contact-field label=’Email’ type=’email’ required=’1’/][contact-field label=’Website’ type=’url’/][contact-field label=’Comment’ type=’textarea’ required=’1’/][/contact-form]