2010 yılı parti konferans sezonu muhafazakarların toplantısı ile sona erdi. Liberal Demokratların sezon açılışında “sermaye” bakanı Vince Cable bankerleri suçlayarak büyük sükse yaptı. Cable “Troçkisler bile bu ülke ekonomisine bankacılar kadar zarar vermedi” diyerek Britanya Devrimci Marksist geleneğin siyasi katkısı ve önemine derin saygısını ifade etmiş oldu. Sosyalist İşçi Partisi ve diğer Troçkistlerin yüreğine biraz olsun su serpilmiştir.
Britanya ekonomisi bir yana Britanya siyasetine de herhalde Blair ve “Yeni İşçi” hareketinin verdiği zarar kadar kimse ve hiçbir şey zarar vermemiştir. Öyle ki bu yeni siyasetin çıkardığı en “solcu” lider bile sadece ve sadece ılımlı bir muhafazakar gibi konuşuyor ve davranıyor. Ed Miliband’ın acemiliği sadece siyaset sahnesini gaflarla şenlendireceğe benziyor. Muhafazakarların aşırı hırslı kemer sıkma politikaları Miliband’ı ve İşçi Partisini yeniden iktidara da taşıyabilir.
Ama bu yeni iktidarın çalışanlar lehine olacağından tamamen şüphedeyim. Yine de ehven-i şer olarak muhafazakar parti iktidarı yerine ne gelse yeğdir. Bu “büyük toplum” safsatası henüz 6 aylık iktidar döneminde bile yeterince mide bulandırdı. Zaten muhafazakarların konferans tartışmaları gösterdi ki David Cameron’ın bütün ısrarına ve “büyük toplum” aşkına karşın parti bu fikre çok sıcak bakmıyor. Bazı ılımlı eleştirmenler bunun en hafifinden fena halde soyut ve pratik olarak anlamsız kaldığını ifade ediyorlar.
Her merkez sağ parti gibi muhafazakarların da temel teması ‘adalet’. Adalet derken tabii patronların ve zenginlerin partisi olduklarını unutmuyorlar. Bir haftadır yoksullar, işsizler ve sosyal yardımla geçinenlere o kadar yüklendiler ki. Bu ‘parazitler’ başımıza gelen bütün kötülüklerin anasıymış meğersem. Bankaların içini onlar boşaltmış, Tesco ve benzerlerinin vergi kaçırma sihirbazlıklarının mucidi onlarmış gibi bir hava yaratıldı.
Çocuğu olmayan ve abartı yüksek oranda vergi ödeyen bir göçmen olarak benim de gönlüm razı değil bazılarının fena halde beleşten yaşıyor olmasına. Ancak iki yüzü var işin: en nihayetinde kapitalist sistem içinde bazıları da bunu böyle kotarabiliyorsa aferim onlara. İkinci olarak da bu bahsedilen beleşçi kesim küçük bir azınlık.
Dolayısıyla bahsedilen ve çok yakında cebimizi yakmaya başlayacak kesintilerin asıl üzeceği bu yardımlara gerçekten ihtiyacı olan önemli bir nüfus var. Bu noktada durup ne olup bittiğine yeniden bakmak lazım. Bu İşçi Partisi – Muhafazakar Parti nöbet değişimleri çok net ideolojik değişim anları. İlki gidip ikincisi gelince acil önlemlerden ilki refah devletini yok etmek ve Cameron ekibinin de yapmaya çalıştığı bu. Yani ne kadar erken uyanırsak o kadar iyi.
***
Bu haftasonu bir konferans için İzmir’de ve Kuşadası’ndayım; biraz da malum türban tartışmasına kulak kabartayım. Yine soranlar olacaktır “oradan Türkiye nasıl görünüyor” diye ve benim buna genel olarak yanıtım da “pek görünmüyor; kimsenin de o kadar umrunda değil Türkiye” olur. Ancak Türkiye’yi batılılar için ilginç kılan yanlardan biri siyasetin fiziki ve psikolojik vahşiliği, acımasızlığı.
Gazetelere ve televizyonlara baktığımda her hangi bir siyasi konuda siyasetçiler ve “kanaat önderlerinin” – her kimse bunlar- açıklamalarına baktığımda akıcı bir tartışma, anlamlı bir diyalog görülmüyor. Argümanlar da belli değil. Ortada bir kızgınlık hissi var ama gerisi sağırlar diyaloğu. Britanya’da bu tarz tartışmalar da açıklamaları altalta koyduğunuzda çoğu kez anlamlı bir diyalog hissi edinirsiniz.
Neyse bu türban meselesine çok takılmamak lazım. Kadınların ve erkeklerin kıyafetlerine dair kanun çıkarmak ve bunları zorla uygulamaya çalışmak faşizan bir tavır. Bu tarz yasakların kaldırılması dinin ya da dini örtünmenin nedeni, anlamı ve siyaseti üzerine anlamlı ve verimli tartışmalar yapabilmenin de önünü açabilir.
Kişisel olarak tabii ki açıklıktan yanayım. Hem kadınların kamusal alanda daha sık ve daha çok görülmesinin herkese daha iyi geleceğini düşünüyorum. İlla ki örtünerek bunu yapmak istiyorlarsa ona da eyvallah ama örtünüp kapanarak geri çekileceklerse durum vahim. Bu türban meselesini bir an önce kapatıp hayatın keyfini çıkarmak lazım.
İyi pazarlar ve bol şanslar.
Britanya ekonomisi bir yana Britanya siyasetine de herhalde Blair ve “Yeni İşçi” hareketinin verdiği zarar kadar kimse ve hiçbir şey zarar vermemiştir. Öyle ki bu yeni siyasetin çıkardığı en “solcu” lider bile sadece ve sadece ılımlı bir muhafazakar gibi konuşuyor ve davranıyor. Ed Miliband’ın acemiliği sadece siyaset sahnesini gaflarla şenlendireceğe benziyor. Muhafazakarların aşırı hırslı kemer sıkma politikaları Miliband’ı ve İşçi Partisini yeniden iktidara da taşıyabilir.
Ama bu yeni iktidarın çalışanlar lehine olacağından tamamen şüphedeyim. Yine de ehven-i şer olarak muhafazakar parti iktidarı yerine ne gelse yeğdir. Bu “büyük toplum” safsatası henüz 6 aylık iktidar döneminde bile yeterince mide bulandırdı. Zaten muhafazakarların konferans tartışmaları gösterdi ki David Cameron’ın bütün ısrarına ve “büyük toplum” aşkına karşın parti bu fikre çok sıcak bakmıyor. Bazı ılımlı eleştirmenler bunun en hafifinden fena halde soyut ve pratik olarak anlamsız kaldığını ifade ediyorlar.
Her merkez sağ parti gibi muhafazakarların da temel teması ‘adalet’. Adalet derken tabii patronların ve zenginlerin partisi olduklarını unutmuyorlar. Bir haftadır yoksullar, işsizler ve sosyal yardımla geçinenlere o kadar yüklendiler ki. Bu ‘parazitler’ başımıza gelen bütün kötülüklerin anasıymış meğersem. Bankaların içini onlar boşaltmış, Tesco ve benzerlerinin vergi kaçırma sihirbazlıklarının mucidi onlarmış gibi bir hava yaratıldı.
Çocuğu olmayan ve abartı yüksek oranda vergi ödeyen bir göçmen olarak benim de gönlüm razı değil bazılarının fena halde beleşten yaşıyor olmasına. Ancak iki yüzü var işin: en nihayetinde kapitalist sistem içinde bazıları da bunu böyle kotarabiliyorsa aferim onlara. İkinci olarak da bu bahsedilen beleşçi kesim küçük bir azınlık.
Dolayısıyla bahsedilen ve çok yakında cebimizi yakmaya başlayacak kesintilerin asıl üzeceği bu yardımlara gerçekten ihtiyacı olan önemli bir nüfus var. Bu noktada durup ne olup bittiğine yeniden bakmak lazım. Bu İşçi Partisi – Muhafazakar Parti nöbet değişimleri çok net ideolojik değişim anları. İlki gidip ikincisi gelince acil önlemlerden ilki refah devletini yok etmek ve Cameron ekibinin de yapmaya çalıştığı bu. Yani ne kadar erken uyanırsak o kadar iyi.
***
Bu haftasonu bir konferans için İzmir’de ve Kuşadası’ndayım; biraz da malum türban tartışmasına kulak kabartayım. Yine soranlar olacaktır “oradan Türkiye nasıl görünüyor” diye ve benim buna genel olarak yanıtım da “pek görünmüyor; kimsenin de o kadar umrunda değil Türkiye” olur. Ancak Türkiye’yi batılılar için ilginç kılan yanlardan biri siyasetin fiziki ve psikolojik vahşiliği, acımasızlığı.
Gazetelere ve televizyonlara baktığımda her hangi bir siyasi konuda siyasetçiler ve “kanaat önderlerinin” – her kimse bunlar- açıklamalarına baktığımda akıcı bir tartışma, anlamlı bir diyalog görülmüyor. Argümanlar da belli değil. Ortada bir kızgınlık hissi var ama gerisi sağırlar diyaloğu. Britanya’da bu tarz tartışmalar da açıklamaları altalta koyduğunuzda çoğu kez anlamlı bir diyalog hissi edinirsiniz.
Neyse bu türban meselesine çok takılmamak lazım. Kadınların ve erkeklerin kıyafetlerine dair kanun çıkarmak ve bunları zorla uygulamaya çalışmak faşizan bir tavır. Bu tarz yasakların kaldırılması dinin ya da dini örtünmenin nedeni, anlamı ve siyaseti üzerine anlamlı ve verimli tartışmalar yapabilmenin de önünü açabilir.
Kişisel olarak tabii ki açıklıktan yanayım. Hem kadınların kamusal alanda daha sık ve daha çok görülmesinin herkese daha iyi geleceğini düşünüyorum. İlla ki örtünerek bunu yapmak istiyorlarsa ona da eyvallah ama örtünüp kapanarak geri çekileceklerse durum vahim. Bu türban meselesini bir an önce kapatıp hayatın keyfini çıkarmak lazım.
İyi pazarlar ve bol şanslar.
* This article was first published in BirGun: http://www.birgun.net/haber-detay/trockistler-bile-bu-kadar-zarar-vermedi-12151.html
** İbrahim Sirkeci Londra Regent’s Üniversitesi’nde Ulusötesi Çalışmalar ve Pazarlama Profesörü olarak görev yapmaktadır.
[contact-form][contact-field label=’Name’ type=’name’ required=’1’/][contact-field label=’Email’ type=’email’ required=’1’/][contact-field label=’Website’ type=’url’/][contact-field label=’Comment’ type=’textarea’ required=’1’/][/contact-form]